Sadece ağaç dikmekle olmaz, ekosistem onarımına geçmeliyiz.
Sadece Ağaç Dikmekle Olmaz, Ekosistem Onarımına Geçmeliyiz
Yanan alanlar, türler ve biyolojik çeşitliliğin diğer unsurları da göz önünde bulundurularak “ekosistem onarımı” yaklaşımı ile ele alınmalı.
Doğa Koruma Merkezi (DKM), orman yangınlarıyla birlikte kızılçam (Pinus brutia) ormanları ve maki ekosistemlerine özgü ve yangın yüzünden yaşam ortamları ve popülasyonları zarar görmüş birçok tür bulunduğunu açıkladı. Bu yangınlarda Antalya ve Muğla illerinde yaklaşık 118.000 hektar orman ve maki ile birlikte sadece ağaç ve çalılar kaybedilmedi, bütün biyolojik çeşitlilik unsurları zarar gördü.
Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en önemli 25 sıcak noktasından biridir. Son orman yangınlarının yoğun yaşandığı Toros Dağları ise barındırdığı bitki ve hayvan çeşitliliğiyle Cebelitarık’tan Doğu Akdeniz’e bütün Akdeniz Havzası’nın biyolojik çeşitlilik açısından en önemli yeridir. Yanan alanlarda yaşayan ve yangınlardan zarar gören türlerin geri getirilmesi ve ekosistemin işleyişinin tesis edilmesi için adımların hızla atılması gereklidir.
Doğa Koruma Merkezi Bilim Kurulu Üyesi ve ODTÜ Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Can Bilgin bozayı (Ursus arctos), yaban keçisi (Capra aegagrus), karakulak (Caracal caracal), oklu kirpi (Hystrix indica) gibi memeli türlerinin sıcak Akdeniz katı denilen kızılçam ve maki ekosistemlerinin bulunduğu alanlarda yayılış gösterdiğini, özellikle bu türlerin popülasyonlarının yangından ciddi zarar görmüş olabileceğini belirtti. İşe yanan ekosistemler ve barındırdıkları türler açısından hasar tespiti ile başlanması gerektiğinin altını çizdi.
Kuş uzmanı Süleyman Ekşioğlu ise yanan bölgelerde önemli bir yayılış gösteren Anadolu sıvacısı (Sitta krueperi), aksırtlı ağaçkakan (Dendrocopos leucotos), balık baykuşu (Ketupa zeylonensis), kızıl akbaba (Gyps fulvus), arı şahini (Pernis apivorus) gibi nesli tehlike altında ve bu bölgede önemli popülasyonları olan kuş türlerinin yaşam ortamı ihtiyaçlarının karşılanacağı düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtti.
Kelebek uzmanı Dr. Evrim Karaçetin, Doğa Koruma Merkezi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Orman Genel Müdürlüğü ile iş birliği içerisinde 2014-2020 yılları arasında gerçekleştirilen Sistematik Koruma Planlaması çalışmasına göre, gerçekleşen yangınlarda 59 kelebek türünün etkilendiğini belirtti. Bu türlerden Akdeniz’in kızılçam ve maki ekosistemleri ile özdeşleşmiş ve yanan alanlarda görülebilecek kelebek türleri arasında özellikle yalancı Apollo (Archon apollinus), çitlembik kelebeği (Libythea celtis), karaağaç nimfalisi (Nymphalis polychloros), oryental orman fisto kelebeği (Zerynthia cerisy) ve Osmanlı ateşi (Lycaena ottomana)’nin önemli olduğunu belirtti.
Doğa Koruma Merkezi Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Duman, Toros Dağları’nın bitki çeşitliliği ve endemizm açısından dünya çapında öneme sahip bölgelerden biri olduğunu söyledi. Sadece yangına maruz kalmış bölgelerden bilinen ve dünyada bir veya iki popülasyonu bulunan türlerin olduğunu belirtti. Pamukdüğme (Centaurea hierapolitana), kingözü (Centaurea mathiolifolia), Centaurea mersinensis, müzmüldek (Crataegus aronia var. dentata), yarküre çiçeği (Globularia hedgei), baharyıldızı (Gypsophila confertifolia), kayaandızı (Inula anatolica), Micromeria aybalae, kamacık (Papaver purpureomarginatum), aydosnakılı (Silene aydosensis), bozdeliçay (Stachys germanica), Söke sığırkuyruğu (Verbascum orgyale), hercaikevke (Alyssum discolor), Centaurea kirmacii, beykeçitırfılı (Cytisus gueneri), Centaurea ensiformis, Muğlakişnişi (Ferulago mughlae), gülmahmut (Teucrium alyssifolium) ve zarif nakıl (Silene brevicalyx) gibi türler için acil önlem alınarak geri kazanım ve koruma çalışmalarının başlatılması gerektiğine dikkat çekti. Bu şekilde yangından etkilenmiş 30 kadar türün var olduğunu belirtti.
Akdeniz’in kıyı kesiminin semender ve kertenkeleler açısından önemli olduğunu ve yangından dolayı Antalya yeşil kertenkelesi (Lacerta pamphylica), Marmaris kara semenderi (Lyciasalamandra flavimembris), Göcek kara semenderi (L. fazilae) ve Alanya kara semenderi (L. atifi) gibi endemik türlerin popülasyonlarının önemli oranda zarar görmüş olabileceğini belirten Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Çiçek, “Gerekirse yanan alanlarda uygun yaşam ortamlarını oluşturup bu türleri geri getirmeliyiz” dedi.
Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı, ekolog Dr. Uğur Zeydanlı, “Yanan alanlar, bu türler ve biyolojik çeşitliliğin diğer unsurları da göz önünde bulundurularak “ekosistem onarımı” yaklaşımı ile ele alınmalıdır. Sadece ağaçlara ve ağaç dikmeye odaklanmak yapılabilecek en büyük ekolojik yanlış olacaktır. Ekosistem onarımı, herhangi bir sebepten tahrip olmuş bir alanın, tür kompozisyonu, yapısal özellikleri, ekosistem dinamikleri ve ekosistem hizmetleri açısından orijinal haline dönüştürülmeye çalışılması olarak tanımlanabilir” dedi. Dr. Zeydanlı, Doğa Koruma Merkezi olarak ekosistem onarımı konusunda kamu kurumları, özel sektör ve tüm paydaşlarla iş birliği içerisinde çalışmaya hazır olduklarını belirtti ve yapılacak çalışmanın temel ilkelerini şu şekilde özetledi:
Yanan alanlar, türler ve biyolojik çeşitliliğin diğer unsurları da göz önünde bulundurularak “ekosistem onarımı” yaklaşımı ile ele alınmalı.
Doğa Koruma Merkezi (DKM), orman yangınlarıyla birlikte kızılçam (Pinus brutia) ormanları ve maki ekosistemlerine özgü ve yangın yüzünden yaşam ortamları ve popülasyonları zarar görmüş birçok tür bulunduğunu açıkladı. Bu yangınlarda Antalya ve Muğla illerinde yaklaşık 118.000 hektar orman ve maki ile birlikte sadece ağaç ve çalılar kaybedilmedi, bütün biyolojik çeşitlilik unsurları zarar gördü.
Türkiye’nin de içinde yer aldığı Akdeniz Havzası biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en önemli 25 sıcak noktasından biridir. Son orman yangınlarının yoğun yaşandığı Toros Dağları ise barındırdığı bitki ve hayvan çeşitliliğiyle Cebelitarık’tan Doğu Akdeniz’e bütün Akdeniz Havzası’nın biyolojik çeşitlilik açısından en önemli yeridir. Yanan alanlarda yaşayan ve yangınlardan zarar gören türlerin geri getirilmesi ve ekosistemin işleyişinin tesis edilmesi için adımların hızla atılması gereklidir.
Doğa Koruma Merkezi Bilim Kurulu Üyesi ve ODTÜ Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Can Bilgin bozayı (Ursus arctos), yaban keçisi (Capra aegagrus), karakulak (Caracal caracal), oklu kirpi (Hystrix indica) gibi memeli türlerinin sıcak Akdeniz katı denilen kızılçam ve maki ekosistemlerinin bulunduğu alanlarda yayılış gösterdiğini, özellikle bu türlerin popülasyonlarının yangından ciddi zarar görmüş olabileceğini belirtti. İşe yanan ekosistemler ve barındırdıkları türler açısından hasar tespiti ile başlanması gerektiğinin altını çizdi.
Kuş uzmanı Süleyman Ekşioğlu ise yanan bölgelerde önemli bir yayılış gösteren Anadolu sıvacısı (Sitta krueperi), aksırtlı ağaçkakan (Dendrocopos leucotos), balık baykuşu (Ketupa zeylonensis), kızıl akbaba (Gyps fulvus), arı şahini (Pernis apivorus) gibi nesli tehlike altında ve bu bölgede önemli popülasyonları olan kuş türlerinin yaşam ortamı ihtiyaçlarının karşılanacağı düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtti.
Kelebek uzmanı Dr. Evrim Karaçetin, Doğa Koruma Merkezi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Orman Genel Müdürlüğü ile iş birliği içerisinde 2014-2020 yılları arasında gerçekleştirilen Sistematik Koruma Planlaması çalışmasına göre, gerçekleşen yangınlarda 59 kelebek türünün etkilendiğini belirtti. Bu türlerden Akdeniz’in kızılçam ve maki ekosistemleri ile özdeşleşmiş ve yanan alanlarda görülebilecek kelebek türleri arasında özellikle yalancı Apollo (Archon apollinus), çitlembik kelebeği (Libythea celtis), karaağaç nimfalisi (Nymphalis polychloros), oryental orman fisto kelebeği (Zerynthia cerisy) ve Osmanlı ateşi (Lycaena ottomana)’nin önemli olduğunu belirtti.
Doğa Koruma Merkezi Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Duman, Toros Dağları’nın bitki çeşitliliği ve endemizm açısından dünya çapında öneme sahip bölgelerden biri olduğunu söyledi. Sadece yangına maruz kalmış bölgelerden bilinen ve dünyada bir veya iki popülasyonu bulunan türlerin olduğunu belirtti. Pamukdüğme (Centaurea hierapolitana), kingözü (Centaurea mathiolifolia), Centaurea mersinensis, müzmüldek (Crataegus aronia var. dentata), yarküre çiçeği (Globularia hedgei), baharyıldızı (Gypsophila confertifolia), kayaandızı (Inula anatolica), Micromeria aybalae, kamacık (Papaver purpureomarginatum), aydosnakılı (Silene aydosensis), bozdeliçay (Stachys germanica), Söke sığırkuyruğu (Verbascum orgyale), hercaikevke (Alyssum discolor), Centaurea kirmacii, beykeçitırfılı (Cytisus gueneri), Centaurea ensiformis, Muğlakişnişi (Ferulago mughlae), gülmahmut (Teucrium alyssifolium) ve zarif nakıl (Silene brevicalyx) gibi türler için acil önlem alınarak geri kazanım ve koruma çalışmalarının başlatılması gerektiğine dikkat çekti. Bu şekilde yangından etkilenmiş 30 kadar türün var olduğunu belirtti.
Akdeniz’in kıyı kesiminin semender ve kertenkeleler açısından önemli olduğunu ve yangından dolayı Antalya yeşil kertenkelesi (Lacerta pamphylica), Marmaris kara semenderi (Lyciasalamandra flavimembris), Göcek kara semenderi (L. fazilae) ve Alanya kara semenderi (L. atifi) gibi endemik türlerin popülasyonlarının önemli oranda zarar görmüş olabileceğini belirten Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Çiçek, “Gerekirse yanan alanlarda uygun yaşam ortamlarını oluşturup bu türleri geri getirmeliyiz” dedi.
Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı, ekolog Dr. Uğur Zeydanlı, “Yanan alanlar, bu türler ve biyolojik çeşitliliğin diğer unsurları da göz önünde bulundurularak “ekosistem onarımı” yaklaşımı ile ele alınmalıdır. Sadece ağaçlara ve ağaç dikmeye odaklanmak yapılabilecek en büyük ekolojik yanlış olacaktır. Ekosistem onarımı, herhangi bir sebepten tahrip olmuş bir alanın, tür kompozisyonu, yapısal özellikleri, ekosistem dinamikleri ve ekosistem hizmetleri açısından orijinal haline dönüştürülmeye çalışılması olarak tanımlanabilir” dedi. Dr. Zeydanlı, Doğa Koruma Merkezi olarak ekosistem onarımı konusunda kamu kurumları, özel sektör ve tüm paydaşlarla iş birliği içerisinde çalışmaya hazır olduklarını belirtti ve yapılacak çalışmanın temel ilkelerini şu şekilde özetledi:
- Kızılçam ormanları ve makiler kendilerini yenileyebilen sistemlerdir. Toprak ve diğer şartlarla ilgili herhangi bir sorun olmadığı durumlarda ağaçlandırma yapılmamalıdır.
- Makilik alanların kızılçamla ağaçlandırılması yoluna gidilmemelidir. Makiler, Akdeniz’in biyolojik çeşitlilik açısından en önemli ekosistemleridir, birçok nadir türü barındırmaktadır.
- Yanan alanlarda ekosistemin diğer bileşenleri de düşünülerek planlama yapılmalıdır. Nadir ve tehlike altındaki türlerin popülasyonları iyileştirilmeli, bu türlerin yaşam ortamı ihtiyaçları karşılanmalıdır.
- Orman ve maki ekosistemlerinin su, temiz hava, rekreasyon, odun dışı orman ürünleri, yerel ekonomiyi desteklemek gibi topluma sağladığı birçok fayda bulunmaktadır. Ekosistem hizmetleri başlığı altında toplanan bu ürün ve hizmetlerin de geri getirilmesi ekosistem onarımı çalışmalarının ana unsurlarından biri olmalıdır.